Bireylerin günlük hayatlarının akışını, sohbetlerini, hayata bakış biçimlerini,
birbirleriyle konuşma ve ilişki biçimlerini, dillerini, kültürlerini etkilemekte, en önemlisi de
algıları şekillendirmektedir. Bireysel yaşamda olduğu kadar ülkelerin siyasal, ekonomik,
sanatsal, sportif ve kültürel yaşamlarında da oldukça önemli işlevler görmekte ve bu
nedenlerle de esasen çok ciddi sosyal sorumluluklara sahip bulunmaktadır.
Habercilikten eğlenceye, kamuoyu adına denetim ve eleştiri işlevinde bulunmaktan,
kamuoyunun aydınlatılmasını ve serbest oluşumunu sağlamaya, eğlendirmeden
eğitime kadar birçok işlevi yerine getiren radyo televizyon gibi iletişim araçları, bu
özellikleriyle kamusal göreve sahip toplumsal bir iletişim kurumu olarak
nitelendirilmektedir. Bu toplumsal iletişim kurumu, bir yandan bireylerin haber edinme,
okuma, öğrenme, kanaat geliştirme, tercih belirleme gibi konulara ilişkin ihtiyaçlarını
karşılamaya yönelik etkinlik içinde bulunurken öte yandan bireyin sosyalleşmesindeki
ve dolayısıyla toplumsal yapının değişmesindeki en etkili araçlardan biri olma özelliğini
taşımaktadır.
Dünyanın birbirinden habersiz toplumlar olmaktan çıkıp küreselleşmesi, gelişen
teknoloji ile birlikte bunun hızlanması ve herkesin birbirinden haberdar olma boyutuna
gelmesi, enformasyona sahip olanların sayısını artırmakla birlikte bu enformasyona
ihtiyaç duyanların da sayısını artırmıştır. Toplumların kendi içinde olduğu kadar
toplumlararası düzeyde de bilginin paylaşılması ve buna bağlı olarak iletişim araçlarına
olan ilgi, teknoloji ile birlikte artmış, dolayısıyla haberdar olmaya yönelik talep de
yükselmiştir.
İletişim teknolojilerindeki gelişim hızı, haberin üretilmesi, paylaşılması ve
tüketilmesini de hızlandırmıştır. Bu arada elbette bireylerin, toplumların, devletlerin
gündemleri de buna bağlı olarak hızla değişir hale gelmiştir. Hızla değişen gündem,
daha fazla haber üretimini tetiklemiş, daha fazla ve hızlı haber üretimi de hem haberin
bireyler üzerinde yarattığı etkinin süresini azaltmış hem de haber üretim süreçlerinde
pekçok yanlışın, eksikliğin, yetersizliğin ve ilkesizleşmenin tetikleyicisi olmuştur
Bilgi ve onun işlenmiş hali olan haber, herhangi bir ticari mal ve hizmetten çok daha
farklı bir toplumsal niteliğe sahiptir. Tüm kitle iletişim araçlarında olduğu gibi radyo ve
televizyon için haber üreten bir gazeteci de ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu
üstlenmek ve paylaşmak durumundadır. Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve
sınırlarını, öncelikle, mesleki ve kişisel sorumlulukları ile mesleğin etik değer ve ilkeleri
belirler. Bu nedenledir ki gazeteci; basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi
edinme hakkı adına dürüstce kullanmalıdır.
Gazetecinin halka karşı sorumluluğu, işverenine ve kamu otoritelerine olan
sorumluluklarından önce gelmektedir. Bu amaçla her türlü kaynaktan gelecek sansür ve
otosansürle de elbette mücadele etmelidir.